Kendimizi çoğu zaman acımasızca yargılıyoruz değil mi? Başkalarında kolayca affedebileceğimiz, görmezden gelebileceğimiz, insan sonuçta hata yapabilir diyeceğimiz çoğu konuda kendimize yükleniyoruz. Hata yapma şansı tanımıyoruz. Kendi canımızı yakma pahasına kendimize yükleniyoruz. Birkaç örnek vermem gerekirse,
· ‘ Herkesin kolayca yaptığı o şeyi bile beceremedin’
· ‘ Bak gördün mü insanlara rezil oldun’
· ‘ Her şeyi mahvettim’
· ‘ Cevabını vermem gerekiyordu’ ya da tam tersi ‘ Keşke öyle demeseydim’ der dururuz.
Oysa bir arkadaşımıza söylediğimiz gibi ‘Üzülme yanındayım’ diyerek kendimize anlayış gösterebilmemiz, zorluklarla başa çıkma direncimizi arttırır. Peki bunu nasıl yapacağız? Gelin beraber inceleyelim. Diyelim ki herhangi bir konuda başarısız olduğunuzu, hatalı olduğunuzu düşünüyorsunuz ve bunun pişmanlığını yaşıyorsunuz. Çok sevdiğiniz bir arkadaşınızı hayal edin. O size, sizin kendinizle ilgili söylediğiniz her cümleyi kendisi için söylüyor.
Ona ne dersiniz?
Hangi sözcükleri kullanırsınız?
Nasıl bir ses tonuyla konuşursunuz?
Peki siz işleri batırdığınızda kendinize hangi sözcükleri kullanıyorsunuz? Çoğumuz için bu iki durumda fark vardır. Arkadaşınıza gösterdiğiniz şefkati siz de hak ediyorsunuz. Öz şefkatle birlikte oturup düşünmek için kendimize zaman vermeye ihtiyacımız var. Hiç düşünüyor musunuz? Acaba bugün ben neleri iyi yaptım diye. Sürekli kendimizi dövmek, öz yansıtma değildir. Sarılın kendinize şöyle kucak dolusu, aynaya bakın ve gülümseyin kendinize, hepimiz her gün aynaya bakıyoruz ancak sadece bakıyoruz. Görün kendinizi, gülümseyin kendinize, bir öpücük gönderin. Aslında bildiğimiz ama çoğu zaman unuttuğumuz bir gerçeği tekrar hatırlatmak isterim, kıymetlisiniz, her birimizden bir başka yok, bu da demek oluyor ki eşsiziz.
Commentaires